15 Ocak 2010 Cuma

Kayıp


Sevgimi kaybettim, peki ne kaldı geriye?

İnsanlar hep bir şeylerini kaybeder. Belki çok sevdiği bir kazağını, belki tokasını, kolyesini, küpesini, beklide kedisini… Ama kaybettikleri için, geride muhakkak bir şeyleri kalmıştır. Kazağı için geriye üzüntüsü, tokasını bir daha takamayacağını bildiği için geriye siniri kalmıştır. Hele ki kedisini nasıl kaybetmiştir?! Böyle bir aptallığı nasıl yapmıştır? Şimdi ise geriye kendine olan kızgınlığı kalmıştır, ama kedisi yoktur…

Peki ya sevgisini kaybeden birisinin geriye neyi kalır? Bu soruyu kendisine sormaya cesaret bile edemez aslında. Hatta sevgisini kaybettiğini bile kabullenmek istemez. Onun ve onun gibiler için sevgi, sınırsızdır… Sevgiyi kaybetmekte, sonsuzluğu anlamak kadar imkânsız ve sonsuzluğu düşünmek kadar korkutucudur. Ama kaybetmiştir işte, sevgisini kaybetmiştir. Koca karanlıkta, dipsiz bir kuyuda, elinde tuttuğu son kibrit çöpü olan sevgisini de kaybetmiştir. Peki, ne kalmıştır?

Korku.
Tek başına kaldığı için korkuyordur. Sevgi onun gece lambasıdır. Rengârenk ışıklar saçan, onu gece kâbuslardan uzak tutan… Ama lambası da sönmüştür, şimdi kâbuslarıyla baş başa kalmıştır. Birinin ona ışık yakmasını bekleyene kadar, sevgisinin kaybolması sonucu geriye kalan korkusuyla öylece kalakalmıştır.

Soğuk.
Sevgi onun güneşidir. Sevgi onun ışığıdır. Sevgi onun hayat kaynağıdır ve sevgisi gidince, kocaman bir hiçlikle tek başına kalmıştır. Görebileceği bir güneş bile yoktur ve bu onu üşütüyordur. Yürüdüğü yerler buz kesiyordur ve tüm duyuları hissizleşmiştir. Kendiside, koca bir buz yığınından farksızdır artık.

Yalnızlık.
Güvensizlik.
Sessizlik.
Hiçlik.
Boşluk.
Seçeneksizlik.
İnançsızlık.
.
.
.

Aslında sen sadece sevgini kaybettiğini sanıyorsundur, ama geriye sana kalan şeyler, çok daha acı verici, çok daha zordur…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder